EĞİTİM GÜNLÜKLERİ HAFTA: 2
- Dmt Krhn
- 4 Nis 2021
- 3 dakikada okunur
Merhaba, önceki yazım olan "EĞİTİM GÜNLÜKLERİ HAFTA: 1"in devamı ile karşınızdayım. Eğitimden aldığım notları sizinle paylaşacağım. Hazırsanız, başlayalım. :)

-İnsanoğlu deforme eder. Algıladığı ve ifade ettiği şeyler savunmalarının tezgahından geçmiş şeylerdir. Bunları algılarken ve ifade ederken tabiri caiz ise işine geldiği gibi değiştirir. Bu yüzden psikanalizde hastanın hakikatinin ne olduğu belli değildir çünkü hasta hakikatini savunmalar ile örtmüş durumdadır.
-Değersizlik duygusundan kurtulmanın tek yolu etrafındakilerin o kişiyi görmesi, duyması ve onu anlamasıdır.
-Bütün ilişkiler savunma mekanizmaları nedeniyle deformasyona uğrar. Hastanın bizi nereye oturttuğunu ancak transferans ile anlayabiliriz. Transferans nedeniyle aslında terapist, terapist olmaktan çıkar. Terapi başladığı andan itibaren hastanın dünyasında var olan kişilerden birine dönüşecektir. Anne, baba vs. gibi. Bunun sonucunda ise çarpıtmalar başlar. İlişki derinleştikçe hasta terapistini kimin yerine koyduysa o kişi gibi algılamaya ve onun özelliklerini terapistine atfetmeye başlayacaktır. Bu durumda hastanın terapist ile ilişkisini kim ile karıştırdığını görmemiz önemlidir.
-Özel hayatın kalıcı şekilde sürdürülmesi oldukça zordur çünkü anne-baba ile var olan sorunlar özel hayattaki ilişkilere de yansıtılacaktır.
-Günümüzde insanların birbirlerine olan yatırımları azalmıştır. Bu yatırım düzeyi artık insanların özel bir ilişki kurabilmeleri için yeterli değildir. Günümüzde yatırımımız bilgisayar, televizyon, sosyal medya ve sahip olduğumuz iş gibi birçok konuya ayrılmıştır. Bu durum ise özel ilişki kuramaz hale gelmemize neden olmuştur.
-Terapinin temel amaçlarından birisi, insanların hayatlarında sevgi ilişkileri kurabilecek seviyeye gelmelerini sağlamaktır. Hastanın sevebilecek ve sevilebilecek bir insan haline gelmesi önemli bir amaçtır.
-Günümüzde anne-baba ve çocuk arasındaki ilişkiyi sevgi değil, nefs yönetmektedir. Bu nedenle anne ve babalar çocukları üzerinden kendi nefslerini doyurmaya çalışmaktadır.
BÜYÜTME İLİŞKİSİ:
-Ebeveyn ve çocuk, Usta ve çırak ilişkisi gibi ilişkiler büyütme ilişkisi kapsamına girer. Bu ilişkide büyütmeye çalışan ve büyütülen vardır. Büyütmeye çalışan büyütülene çok ihtiyaç duyuyorsa bu büyütülenin aleyhine olacaktır çünkü büyütülenin büyüme arzusunu yok edecektir. Örneğin, kendi hayatındaki boşluğu çocuğuyla doldurmaya çalışan ve "Sen olmasan ben ne yapardım yavrum, guzum ?!" diyen anne tipi. Bu örnekte anne yatırımını çocuk üzerinden çekemeyecektir ve bu durum çocuğun büyüyememesine neden olacaktır. Bu örneğin en uç noktası ise sapkınlıktır. Bu durumda anne çocuğuna aşıktır. Çocuğuna "Baban kim, ben sana aşığım." mesajı verir. Bu mesajı alan erkek çocuk ise "Annem bana aşık ben tamamım, babamı dahi geçtim artık kimse benim önümde duramaz." şeklinde düşünmeye başlar. Bu durum sonucunda çocuğun büyümesi durur ve sapkınlık ortaya çıkar. Annenin erkek çocuğuna olan bu yönelimi zaaf doludur. Bu örneklerin aksine büyütme ilişkisinde büyümeyi sağlayan şey aradaki hiyerarşi farkıdır. Büyütülen, büyütmeye çalışana muhtaçtır. Büyütmeye çalışan ise büyütülene muhtaç değildir. Aradaki bu durum - var olan haset enerjisi- büyümeyi sağlar.
-Destekleyici psikoterapide terapist nötr değildir, yardımcı ego görevindedir. Hastanın büyümesini sağlamaya çalışır. Ebeveyn gibidir bir bakıma ancak amacı hastayı "başarılı" yapmak değildir, onun sevebilir ve sevilebilir bir insan haline gelmesi için uğraşır.
-Hastanın duygu dünyası onun geçmişindeki olayların, durumların, duyguların bugüne aktarılmasıyla oluşur.
-Bebeğin bilinçaltı, annenin bilinçaltıyla bağlantı kurar ve nasıl bir anneliğe ihtiyacı olduğunu ifade eder. Anne iyi durumdaysa bunu algılar ve bebeğe cevap verir. (Annenin iyi durumda olmasından kasıt ise çok yorgun ve öfkeli olmaması halidir.) Anne çocuğun bu projeksiyonlarına açık olmalıdır. Ayrıca bebek annede uyandırdığı duygularla kendini de ifade etmiş olur.
Kontr-transferans denilince 2 durum ortaya çıkar:
1- Hastayla kurulan ilişki sonucunda onu hissetmek, anlamak, onun dünyasını algılamak ile bizde oluşan duygu.
2- Projektif Identifikasyon (Yansıtmalı Özdeşim) ile hastanın biz farkında olmadan bizde uyandırdığı duygu.
Projektif Identifikasyon, hastanın ihtiyaçlarını bize yansıtmasıdır aslında. Benliğinin bir parçasını bize aktarır ve bununla özdeşleşmeye çalışır.
-Allah, bazen kişinin içindeki bebeğin annesinin adıdır. Allah'a olan öfke ise kişinin içindeki bebeğin annesine olan öfkesini temsil etmektedir.
Bir yazımızın daha sonuna geldik, umarım sizler için bilgilendirici bir yazı olmuştur. Geleneği bozmayıp karikatür ile sonlandıracağım yazımı. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, o zamana kadar sevgiyle-saygıyla-delilikle ve karikatürlerle kalın. Hoşça kalın.

Comments